Type Here to Get Search Results !

HİKAYE | Dönüş



DÖNÜŞ


O yolun sonuna yaklaştıkça heyecanı artması gerektiğini düşünse de kendini akışa bıraktı aniden. Duygularını yönetmeyi ve sonuçlarını yorumlamaktan vazgeçeceği bir hikayeyi başlatan o anda, rüzgar tenine saç tellerini dokunduruyordu minibüsün camından. Rüzgar okşamaz ya fakirleri,vurur uçurur yaralar ancak. Üstünü çizer düşüncesiz yakalananları ve üstünü temizler tozlardan kimi kayaların. Kafasını toparladı.
— — Kaç dakikaya varacağız?
— — Biraz daha sabır. On, bilemedin on beş dakikaya inmiş olursunuz.
Başladığım, yahut her şeyin bittiği yere dönüyorum belki başka başlangıçlara. Düşünürüm, hazır kurulu bir düzen vardır zaten. Mesleğimi de daha rahat devam ettiririm bu çevrede, az nüfuslu bir beldede.
Doğup büyüdüğü yere dönmenin hissi tırnak uçlarını ve ense ucunu etkiledi ve bozkıra doğru kesik bir bakış bıraktı minibüs yavaşlarken. Anılar, bütün düşünceler damarlarından öfke zerk ediyordu avuç içlerine. Ufak bir bavulla geldiğinden rahatça onu kavrayarak toprağa adımı attı. Kim olduğunu bilmediği bir genç karşıladı onu. Kim bilir hangi akrabanın nesiydi.
— — Bu tarafa doğru gideceğiz abla.
Telefonunu çıkarıp yansıyan yüzüne baktı. Yaşlandığını düşünüyordu. İnanmak istemiyordu ama çevreden eskisi kadar ilgi çekmiyor ve terk ediyordu gençlik enerjisi onu. Konuşacaktı, konuşmaktan vazgeçti. Bazen erken öğrenmemek daha doğru bazı bilgileri, zamanı geldiğinde kendiliğinden enjekte oluyordu zaten kafanın içine bu düşünceler.
— — Çakmağın var mı?
— — Buyur abla.
Genzini yakan temiz havaya karşı biraz panzehir istedi akciğerleri. Saatin henüz öğlen vakti olduğunu düşünüyordu.
— — İkindi namazı birazdan biter, imamla tanıştırırım seni abla. Aynı zamanda muhtar. Senin rahmetlilerin anahtar muhtarlıktadır. Meydandaki kahvenin yanında bir yazıhanesi var İbrahim Hocanın.
Kafasını hafif bir gülümseme ile salladı. Üzerindeki bluza ve basma eteğine baktı. Boynundan sarkmış fularını yokladı. Avludan çıkan insanlara göz gezdirdi. Bir süre bekledi boşluğun içinde düşüncesizce. Kendisine yaklaşan yaşlı adamı görüp duruşunu dikleştirdi. Bu adam İbrahim Hoca olmalıydı.
Genç çocuk genzini temizleyerek hocaya doğu yaklaştı:
— — Allah kabul etsin hocam. Rahmetli Ensar Abi’lerin kızı köye atanmış. Babasının evinin anahtarını muhtarlıktan almak istiyor. Avluda şurada kendisi.
İmam, Zeynep'e doğru yöneldi.
— — Hoş geldin kızım köyümüze.
— — Allah kabul etsin.
— — Allah razı olsun. Bu taraftan muhtarlığa doğru ilerleyelim.
İmamın peşinde yürümeye tutuldu. Eski ve kendi ideolojisine ters esen bir rüzgar esmişti caminin avlusundan Zeynep’in saçlarına. İmamın misvak taşıdığını görüp gülümsedi Zeynep, beyaz cübbesinin sağ cebinden sarkan odun parçasından hareketle.
— — Hangi rüzgar attı seni buralara kızım?
— — Köye dönmek istedim biraz. Hem faydam olsun yıllar sonra biraz da olsa doğduğum yere.
— — Hay yaşa! Bu memleketin de senin gibi gençlere ihtiyacı var kızım… Doğup büyüdüğü yere faydası olanlara, hainlik edenlere değil…
Kafasındaki taşra düşüncelerini pek de karşılamamıştı ama tam olarak bir Anadolu köyüydü bu döndüğü. İmam-muhtarın peşinde baba evinin anahtarlarını almak için mıcır dolu bir yolda adımlarının çıkardığı sesi dinleyerek yürüyordu. Çekebileceği zorlukları düşünmeden edemiyordu ama yine de hayatının önceki zamanlarında geçirdiği zorluklar gözünün önüne geliyor ve buraya alışma zamanının o kadar da üzün sürmeyeceğini kendine telkin ediyordu.
— — Muhtarlıkta anahtarı almam için herhangi bir belge imzalamama gerek var mı İbrahim Hoca?
— — Yok kızım, zaten cenazeye geldiğinde imzalamıştın ya. Tekrar anahtarı teslim almanda bir sakınca yok.
Temiz Anadolu havasının rahatsızlığı yine içine dolmasına karşın muhtarlığa girdiği andan sonra adrenalin pompalandı beyninin hücrelerine. Bir zamanlar en sert tavırla karşı çıktığı düşünceler tam gözünün önündeydi.
— — Yolla hadi gönder gönder.
— — Berk’i bulmamız lazım, buradan aşağı inelim çorbacıda limon bulabilir misin?
O günden kalan diyaloglar kafasında dönüp duruyordu. Eve gidip tuttuğu günlükleri belki tekrar bulmalıydı. Belki de hiç düşünmeden kurmalıydı kafasında hayalleri. Geçmişine ve geleceğini. Rahatlamış hissedecekti eğer tekrar pansiyona dönse. O gün hissettiği bütün doluluk ve yükler omuzlarını çökertecekti. Ölümler ve vazgeçişler yoracaktı ruhunu. Belki de istemeyecekti işe gitmek ama devletin okulunda bulacaktı kendini tekrardan. Bütün bunların peşinde koşuşturmanın da pek anlamı olmayacaktı. Her adımda öğrendiklerim beni düşündürüyor ve etkiliyor demişti bir arkadaşı üniversiteye ilk başladığı senelerde. Böyle hissetmeyi bırakmıştı zaten bir süre sonra ve her dakikaya önem verip kendinden ziyade başkalarının düşündüklerini ve hissettiklerini de önemsemeye başlamıştı.
Her gün Beyoğlu'nda sevişmelere ve direnişlere şahit oluyor, Bütün bunlar aslında onu biraz üzüyordu da. Yalnızlığını direnirken unutuyor, ufak pansiyon odasına döndüğünde yeniden hatırlıyordu. Bütün bunların bir alakası var mı yaşananlarla?
— — Bilemem Hocam, sormak lazım.
Genç çocuğun sesiyle irkildi. Anahtarı eline tutuşturan imam-muhtara bakıyordu.
— — Ben.. o zaman… gidebilir miyim eve?
***
— Tabii kızım. Ama evinde örümcekler yer etmiştir. İstersen bi temizlik için markete kadar gidip alışveriş yap. Benim hanım da sana yerdim eder hemen yan tarafta lojmandadır kendisi şimdi.
İmamın hanımıyla alışverişe gitme fikri kafasında büyümüştü. Aslında pek abartmadan alışverişe gitmek, biraz yumurta ve ekmek alıp akşam karnını doyurmak ve çok temizlik işine girişmeden uyumak istiyordu, zaten pek fazla düşüneceği de yoktu bu yorgunlukla.
—Teşekkür ederim İbrahim Hoca, valizimde temizlik malzemesi de var. Bugünü çıkarırım rahatlıkla,yarın ola hayrola. Hem hafta sonu geldi işe de Pazartesi başlıyorum. Rahat rahat hallederim işlerimi. Sağ olasın yardımın için.
— Ne demek kızım görevimiz. Hadi sağlıcakla, Allah’a emanet.
— Tekrardan çok teşekkür ederim yardımlarınız için
— Ne demek abla
Gözünde büyüyen yol aslında çok da fazla olmadığını gösterdi. Bindiği otobüs sanki yüzyıllar sürmüştü, muhtarlıktan eve kadar yürüdüğü yola nazaran. Evine geldi, bavulunu bıraktı ve bir koltuğa oturdu.





mustafa ispa



Tags

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Yorum yapmayı unutmayın.